30 Haziran 2010 Çarşamba

Sadece 8 Dakika Egzersizle Harika Karın Kasları

Sadece 8 Dakika Egzersizle Harika Karın Kasları

Günde sadece ve sadece 8 dakika çalışacaksınız.
Bir gün 1440 dakika ve karın kaslarınızı geliştirmek için sadece 8 dakika çalışacaksınız, geriye kalan 1432 dakika yine sizin.

Eğer hep egzersiz yapmayı düşünüyor ama bir türlü başlayamadıysanız tam zamanı…


Şanslı mısınız? Değil misiniz?

Şanslı mısınız? Değil misiniz?

Eğer bu sabah hastalıklı değil de sağlıklı uyandıysanız,
haftayı bitiremeyecek bir milyon insandan daha çok kutsanmışsınız demektir.

Eğer buzdolabınızda yiyecek, sırtınızda giysiler, başınızın üzerinde bir çatı ve uyuyabileceğiniz bir yeriniz varsa, bu dünyada yaşayan insanların %75′inden çok daha zenginsiniz demektir.

Eğer bankada ya da cüzdanınızda paranız varsa, dünyanın en varlıklı %8′i arasındasınız.

Eğer başınızı, yüzünüzde bir gülümseme ile dik tutabiliyorsanız ve gerçekten minnettarsanız, mutlusunuz demektir, çünkü çoğunluk bunu yapabilecekken sadece pek azı gerçekleştirmektedir.

Bugün Tam da İstediğim Gibi Bir Gün

Bugün Tam da İstediğim Gibi Bir Gün

Bir gazeteci 102 yaşında olan bir adamla ropörtaj yapmaya gitmiş.

Haliyle ona bu yaşına kadar nasıl geldiğini, ne tür bir beslenme uyguladığını ve spor yapıp yapmadığını sormuş, uzun ve sağlıklı bir yaşam için ip uçları vermesini istemiş.

Yaşlı ve dinç adam gazeteciye, ben herhangi bir beslenme programı uygulamam ya da çok özel bir egzersiz programım falan yok demiş.

Gazeteci çok şaşırmış, yaşlı adam sözlerine devam etmiş, “Sadece kendimi bildim bileli tek bir şey yaptımtım ve asla yapmaktan vazgeçmedim.

Her sabah çok erken kalkarım, odamın perdelerini sonuna kadar açar ve o gün ister çok yağmurlu, çamurlu, gökgürültülü olsun, ister karlı, ister güneşli ya da sisli, kasvetli bir gün olsun…

Gökyüzüne uzun uzun bakar ve ‘Bugün tam benim istediğim gibi bir gün…Bu gün benim için muhteşem geçecek,’ derim.

Saat Reklamlarındaki Gizli Mesaj

Saat Reklamlarındaki Gizli Mesaj

Hiç düşündünüz mü, bütün saat reklamlarında saat neden 10′u 10 geçiyor? Ya da aslında şunu sormalıydım, bütün saat reklamlarında saatin hep 10′u 10 geçtiğini farkettiniz mi? Ben dahil bu yazıyı okuyan %90′lık çoğunluk bunu muhtemelen farketmemiştir.

Benim de farketmemi, Türkiye’nin değerli eğitmenlerinden biri olan Ahmet Şerif İzgören sağladı. Fakat ben, geçen gün onun farkettiğinden biraz daha farklı bir şey keşfettim. İstanbul’dan feribotla Bursa’ya dönerken Kapital dergisinin haziran sayısını satın aldım ve sayfalar arasında gezerken en az 10 tane saat reklamı gördüm ve hepsi de 10′u 10 geçiyordu, hatta üşenmedim bir çoğunu yazıcıdan sizin için tarattım ve aşağıya ekledim.

Benim farkettiğim farklı şey ise 10′u 10 geçenin başka anlama geldiğiydi. Mesela size bir soru sorayım, tuttuğunuz futbol takımı kazandığında sevincinizi kollarınızla nasıl belli edersiniz?

Bir dağın zirvesine çıktığınızda, zafer için kollarınızla ne yaparsınız?

Sizin için zor bir şeyi başardığınızda “Başardııımm!” diye bağırırken kollarınızla ne yaparsınız?

Peki bu saatte neye denk gelir?

İşte bir kaç sevinç örneği…

Peki neden saat reklamları bunu kullanıyor?

Çünkü saat demek imaj demek ve saat reklamlarını yapanlar bunu çok iyi bildiği için her ayrıntıya dikkat ediyor.

Tabii ki bir saatin satmasını sağlayan etken bu değil. Saat çorba ise bu tip küçük ayrıntılar da baharatıdır. Ve unutmayın ki baharatlar bir yemeği olduğundan çok daha lezzetli yapabilir.

Amacımızı elde edememek, bazen asıl gerçek amaçlarımızı elde etmek anlamına gelebilir

Amacımızı elde edememek, bazen asıl gerçek amaçlarımızı elde etmek anlamına gelebilir

“Amacımızı elde edememek, bazen asıl gerçek amaçlarımızı elde etmek anlamına gelebilir” Anthony Robbins

Yukarıdaki söz Anthony Robbins’in çok güzel sözlerinden biridir. Bu sözle bağlantılı küçük bir hikaye paylaşmak istedim sizinle…

Bir zamanlar fakir bir Yunanlı, bir bankada kapıcı olarak işe başvurmuştu. İnsan kaynakları yöneticisi, biraz da aşağılayarak “Yazmayı biliyor musun?” diye sordu.

Yoksul Yunanlı, “Sadece ismimi” diye yanıt verince, işe kabul edilmedi.

Aradan yıllar geçti ve Wall Street’te düzenlen bir basın toplantısında, ünlü Yunanlı işadamına şu soru soruldu: “Anılarınızı yazmayı düşünüyor musunuz?”

Yunanlı işadımı, “Ben yazamam” karşılığını verince, gazeteciler şaşırdı. Ancak Yunanlı işadamı devam etti: “Eğer yazabilseydim, şimdi kapıcı olacaktım.”

- Bu hikaye Hilton Otellerinin kurucusu Condrad Hilton’un 1964 basımlı “Be My Guest” ( Konuğum Ol) adlı kitabından alınmıştır. Capital Haziran sayısı syf: 60′ta bu kitapla ilgili daha fazla bilgi bulabilirsiniz.-

Gülümsemesini Bilmeyen Dükkan Açmasın

Gülümsemesini Bilmeyen Dükkan Açmasın

Bir Çin atasözü der ki: Gülmesini bilmeyen, dükkan açmasın.”

Herkes, komşu olan biri balcı ile, diğeri turşucu olan iki dükkan sahibinin hikayesini bilir.
Balcı da çeşit çeşit ballar var ama müşterisi yok. Turşucu ise basit bir turşu satar ama müşteriye zor yetişir.
Balcı bu işe şaşar ve bilge bir adama gider, durumunu anlatır. Adam gerçekten bilgedir ve der ki: Sen dükkanında bal satıyorsun ama yüzün sirke satıyor. Komşun turşu satıyor ama yüzü bal satıyor.

David Blaine: Su Altında Nefesimi 17 Dakika Nasıl Tuttum

David Blaine: Su Altında Nefesimi 17 Dakika Nasıl Tuttum

Bir adam,
ismi David Blaine,
Bu adam doktorların imkansız demesine rağmen,
sonu ölümle biter demesine rağmen çılgınca bir deneme yaptı.
ve başardı…

—————–

David Blaine Oprah Winfrey‘in programında, su dolu tankın için 17 dakika nefes tutarak insanları şaşkınlığa uğrattığı kadar, doktorları ve bilimadamlarını da şaşkınlığa uğratmıştır. Kendisi şöyle diyor;

“Doktorların imkansız dediği şeyleri yapmak için kendime meydan okurum.”

Acaba Başka Hangi Meydan Okumalarda Bulumuş David Blaine;

New York’ta bir tabutun içinde sadece su ile 1 hafta kalmış.

Yine New York’ta biz buz bloğunun içinde 3 gün 3 gece kalmış.

31 metre büyüklüğündeki bir direkte 36 saat ayakta durmuş.

Londra’da 44 gün bir cam kutuda sadece su ile yaşamış.

Nefes Tutma Deneyimi

Bir beyin cerrahı David Blaine’e 6 dakika nefessiz kaldıktan sonra beyin hasarı (hipoksik: oksijensizliğe bağlı beyin hasarı) için ciddi riskin başladığını söylemiş. David Blaine’de diyor ki, “Ben bunu bir meydan okuma olarak aldım

ve sonra aylar süren çalışmalarına başlamış, devamı aşağıdaki videoda…



Dikkatli Bakıyor musunuz? Bilinçaltı Tekniği ile Yapılan Reklamlar

Dikkatli Bakıyor musunuz? Bilinçaltı Tekniği ile Yapılan Reklamlar

Aşağıdaki resime dikkatle bakın ne görüyorsunuz?

Neden Seks?

Çünkü insanın en fazla bu dürtüye tepki verdiği gözlenmiş, onun için bu tip resimlerin %90′nında seks objesi işlenir. Aşağıdaki resme bakalım.

Ters çevirelim resmi

Kuzuların sessizliği film afişindeki kelebeğe daha dikkatli bakalım.

Kuru kafa olarak zannettiğimiz şey aslında neymiş?

Aşağıdaki fotoğrafa ne kadar da benziyor değil mi?

Philippe Halsman’ın fotoğrafıyla Salvador Dali ve yedi çıplak kadın (1951)

5 Temmuz 1971 tarihli Time’ın arka kapağında çıkmış Gilbey’s London Dry Gin reklamı. Reklamda bardaktaki buzlar üzerinde ‘sex’ yazıyor. Bu reklam sayesinde Gilbey’s’in 1.5 milyon dolarlık satış yaptığı tespit edilmiş. Bunun üzerine reklamla ilgili bir araştırma yapılmış. Bu reklam deneklere gösterildiğinde yüzde 60’ı reklamın kendilerinde uyandırdığı etkiyi ‘doyuma ulaşma’, ‘sex düşkünlüğü’, ‘heyecanlanma’, ‘romantizm’, ‘duyguları okşayıcı’ gibi ifadelerle tanımlamış. Reklamın gizli mesaj içermeyen versiyonu ise denekler tarafından bu şekilde tanımlanmamıştır.

Alttaki reklamlarda hem bilince hem bilinçaltına hitap ediyor;

Defalarca görmüş olabileceğiniz bir logo. Ama “E” ve “x” harfleri arasında oluşan oku gerçekten çok az kişi farkediyor. Şirket böylelikle çok “hızlı” teslimat yaptığı mesajını veriyor. Oku görmeden bile işareti algılayan beyin, insana bu hissi verdiği söyleniyor.

İnternet üzerinden kitap satışıyla ünlenen amazon.com’un logosunda ilginç bir şey yok gibi. Ama alttan geçen ok, iki anlam taşıyor. Birincisi, “Burada A’dan Z’ye herşeyi bulunuyor” mesajını taşıyıyor. İkincisi ok, gülümseyen bir yüz çağrışımı yapıp, müşteri memnuniyetinin sağlanacağı mesajını veriyor.

Cold Reading Nedir? Nasıl Yapılır?

Cold Reading Nedir? Nasıl Yapılır?

Cold reading: Herkes için geçerli olabilecek genel ve muğlak ifadelerle başlayıp daha sonra ustaca karşıdaki kişinin tepkilerini ölçerek özele inip kişiyi okuma anlamına gelir.

Falcıların, medyumların vb. bilerek ya da bilmeyerek yaptıkları şey budur. Benim gözlemlerime göre çoğu insan bunu bilmeden yapıyor.

Cold Reading’in birinci aşaması Barnum Etkisidir. (Forer Etkisi olarak da bilinir.)

Barnum etkisi de şöyle tanımlanabilir; İnsanların başka herkes için de geçerli olabilecek kadar geniş, belirsiz ifadeleri bunun hiç farkına varmadan kendilerine özel görmeleri…

Şimdi aşağıdaki ifadelerin size ne kadar uyduğunu bir göz atın;

“Başkalarının sizi beğenmesine, sizi sevmesine ihtiyaç duyuyorsunuz, ama aynı zamanda kendinize karşı eleştirel olmaya da eğilimlisiniz. Kişiliğinizin bazı zayıf yönleri var ama genelde bunları telafi etmeyi başarıyorsunuz. Hedeflerinizi gerçekleştirmek için kullanabileceğiniz büyük bir kapasitenizin olduğunu biliyorsunuz ama bunun sadece çok küçük bir kısmını kullanıyorsunuz. Dışardan disiplinli ve özgüvenli gözükürken, içten içe kaygılı ve güvensizsiniz. Bazen doğru kararı verip vermediğiniz ya da doğru şeyi yapıp yapmadığınız konusunda kafanızda ciddi şüpheler uyanıyor. Belli bir miktarda değişiklik ve farklılığı tercih ediyorsunuz; kısıtlamaların, sınırlandırmaların içinde kalmak sizi mutsuz ediyor. Bağımsız bir düşünür olmakla gurur duyuyorsunuz ve başkalarının iddialarını tatmin edici kanıt olmadan kabul etmiyorsunuz. Ama kendinizi başkalarına açarken çok açık, çok içten olmayı akıllıca bulmuyorsunuz. Bazı zamanlar dışadönük, sokulgan ve sosyalsiniz; bazı zamanlarsa içedönük, sakıngan bir kapalı kutu oluyorsunuz. Bazı çok gerçekdışı arzularınız var. Normalde sabırlı bir insansınızdır ama bir noktadan sonra çok sinirli birisi de olabiliyorsunuz.”

….. diye gider…

Yukarıdaki cümleler size ne kadar uyuyor? 1 ila 5 arasında bir puan verseniz kaç puan verirsiniz? Yapılan bir çok araştırmanın ortak sonucunda 4,26 gbi bir puan çıkmış.

Mesela rastgele açtığım bir fal sitesinde Aslan burcunda şunlar yazıyor;

Parlak bir dönem başladı ama siz yine memnun değilsiniz. Çünkü yapınızda hiçbir zaman olanla yetinmemek gibi bir dürtü var. Bu nedenle var olan şeylerin tadını çıkaramıyorsunuz. Elinizden küçük mutluluklar kaçıyor. İşleriniz, arkadaşlarınız ve hobilerinize ayırdığınız zamanın bir bölümünü de sevgilinize ayırın. Bu günlerde kendisini çok ihmal edilmiş hissediyor. Bunu dile getirmiyor ama her an patlayabilir. Aniden bir iş yolculuğuna çıkma ihtimaliniz var. Yemekte ölçüyü fazla kaçırmayın. Tatlılardan uzak durun.

Nasıl size uyuyor mu?

Barnum etkisini kullandıktan sonra profesyonel olanlar diğer aşamalara geçiyor. Yani kişinin tepkilerini gözlemleyip konuşmalarına devam ediyorlar. Sözgelimi ben size ‘bir sevgiliniz var’ dersem hemen yüz ifadenizden sevgilinizin olup olmadığını anlar, eğer yoksa daha siz ağzınızı açmadan ‘Pardon pardon yanlış görmüşüm bu çok sevdiğiniz bir arkadaşınız’ diyebilirim. Yüz ifadeleri ile ile ilgili yazıma buradan bakabilirsiniz.

Ne kadar iyi bir gözlemci olursanız, dilde ne kadar usta olursanız cold reading konusunda o kadar başarılı olursunuz. Amerika ve İngiltere’de sadece Cold Reading üzerine eğitimler var.

Duygular Nereden Gelir? – Anthony Robbins

Aslında bu videoyu 1 Ocak’ta yeni yıl hediyesi olarak paylaşacaktım ama biraz geç kaldım.

Anthony Robbins bize Duyguların Nereden Geldiğini anlatıyor.

Bu video Unleash the Power Within Seminerinden, bu seminerle ilgili ayrıntılı bilgiyi buradanalabilirsiniz.

İyi seyirler :)


Anthony Robbins Seminer from Feeder on Vimeo.

Bana Yalan Söyle (Lie to Me)

Bana Yalan Söyle (Lie to Me)


Ben insan psikolojisi ve hipnoz üzerine çalışan, araştırma yapan birisi olduğum için insanların en küçük davranışlarını bile farketmek zorundayım. Sözgelimi ben bir kelime söylediğimde karşımdakinin hemen o kelimeye verdiği tepkiyi hissederim ve ona göre devam edip etmeyeceğime karar veririm.

Tabii bazı insanlar duygularını saklamayı diğer insanlardan daha iyi beceriyorlar, bu farkı anlamak için çocukları örnek verebiliriz; çocuklar yalan söylediğinde, utandığında veya yanlış bir şey yaptıklarında bunu beden dillerinde açıkça görürsünüz ama büyüdükçe bunu saklamayı öğrenirler. Fakat insanları okumayı bilirseniz büyüklerin de yalanlarını rahatlıkla görebilirsiniz.

Başta dediğim gibi ben bu alanda uzmanlaştığım için dünyada bu konudaki en iyileri bulmak ve onların çalışmalarını takip etmek zorundayım. Klasik beden dili kitaplarından bahsetmiyorum, onları zaten okudum, kaldı ki klasik beden dili kitaplarını okurken de zeki bir okuyucu olmanız gerekiyor, çünkü o kitaplardaki bazı hareketler kendi kültürünüzde işe yarayamayabilir veya bir karşılığı olmayabilir. Fakat küreselleşen dünyada beden dilinin artık evrenselleşmeye başladığını da unutmamak lazım.

paul_ekmanKonumuza dönersek beden dili araştırmaları yaparken Dr. Paul Ekman ile tanıştım, kendisi klinik psikoloji mezunu ve 1948 yılından beri insanların yalan söyleyip söylemediği üzerine çalışıyor. Yaptığı çalışmaları, aldığı ödülleri ve hakkındaki diğer bilgileri öğrenmek istiyorsanız buraya tıklayın. Sitesinde Lie to Me adlı dizinin kendisinden esinlenerek yapıldığını okudum ve hemen Lie to Me dizisini buldum sonra da tiryakisi oldum :)

Paul Ekman beden dilini bir ileri aşamaya taşımış ve insanların (yüz) mimiklerini okuma konusunda uzmanlaşmış. İlginçtir ki yüz ve mimiklerin yalan söyleme olasılığı beden dilinin yalan söyleme olasılığından daha az, şeytan ayrıntıda gizlidir lafı hayatın her alanında olduğu gibi burada da karşımıza çıkıyor.

Bu konuda elimde çok materyal olduğu için bu konuyu bir kaç yazı dizisi şeklinde paylaşacağım ve bazı videoların analizlerini size diğer yazılarımda yapacağım.

İlk önce Foxlife adlı sitenin eklediği, Lie to Me dizisinden bir kaç ipucu alalım.

hor_görmekorku_ifadesimutluluk_ifadesitiksinmeuzuntu_ifadesiofkesaskinlik_ifadesi


Sözsüz İletişim – Renklerin Dili

Sözsüz İletişim – Renklerin Dili

İletişimin iki unsuru vardır, birisi sözlü iletişim diğeri de sözsüz iletişimdir. Biz hep sözlü iletişim üzerine çalışırız, iletişim üzerine yapılan eğitimlerin %90′da sözlü iletişim üzerinedir. Fakat gariptir ki yapılan bilimsel araştırmalar sözsüz iletişimin, sözlü iletişimden çok daha güçlü olduğunu göstermiştir. Yani siz kelimelerle bir şeyler anlatmaya çalışıyorsunuz ama sözsüz iletişim yoluyla daha önceden karşı tarafa yığınla bilgi göndermiş oluyorsunuz.

Peki sözsüz iletişim nedir? Beden dili midir? Hayır. Beden dili sözsüz iletişimin sadece bir parçasıdır. Sözsüz iletişimin unsurlarını sayarsak, Giydiğiniz kıyafetler, taktığınız takılar, (yüzük, saat, kolye vs.) kıyafetlerinizin rengi, ses tonu, beden duruşu, jest, mimikler vs. vs.

Geçenlerde bir beyefendi ile tanıştım, kendisi işinde çok başarılı olmasına (ürettiği el işi ürünlerde) rağmen ürünleri için iş konuşmasına gittiğinde hep red cevabı alıyordu. Fakat kendisinden daha kötü iş çıkaranlar büyük iş anlaşmaları yapmışlardı bile, pek yanlış olan neydi? Ben zaten kendisi ile konuştuğumda yanlış olan şeyi hemen anlamıştım. Çünkü beden dili, giydiği kıyafetler ve tavırları karşı tarafa güvensizlik işaretleri gönderiyordu ve o bunun farkında değildi. Fakat o, “Bunun ne önemi var, ben işimde iyiyim yetmez mi?” diyordu. Doğru söylüyordu, keşke dediği olsaydı ama insanların artık öncelikleri değişti, daha farklı bir dünyada yaşıyoruz, siz de bu dünyada hedeflerinizi gerçekleştirmek veya en azından işinizde başarılı olmak istiyorsanız bu kuralları bilmeli ve uygulamalısınız. Şimdi birazını öğrenmeye başlayalım;

İlk önce size sözsüz iletişimin bir unsuru olan Renklerin Dilinden bahsedeceğim.

Mavi ve Koyu Tonları

Mavi bir kere iştah kapatıcı bir renktir, doğada mavi yiyecek çok ender bulunur. Mavi yiyecekler insana itici gelir çünkü ilk çağlarda atalarımız yiyecek ararken zehirli yada bozulmuş yiyeceklerden uzak durmayı öğrendiler. Genelde bu yiyecekler mavi, mor yada siyah olarak görünüyordu. Bu konuda yapılan deneyler sırasında katılımcılara mavi boya katılmış yiyecekler ikram edildiğinde hemen hemen hepsi iştahını kaybetti. Onun için fast food tarzı yerlerin duvarları, sandalyeleri vs. hiç bir zaman mavi olmaz. Daha çok iştahı açıcı bir renk olan kırmızıyı kullanırlar.

Mavi, sinir sistemini rahatlatır. Rahat düşünmeyi sağlar, Batıda intiharları azaltmak için köprü ayaklarını maviye boyarlar. Duvarları mavi olan okullarda çocukların daha az yaramazlık yaptığı saptanmıştır. Türkiye’de Renklerin Adamı olarak bilinen Metin Yahya Üster Bursa Setbaşı köprüsünü yaşanan intiharlardan dolayı Marshall sponsorluğunda maviye boyatmış ve istatistiki raporlara göre intiharların azaldığı görülmüş. Ama ne yazık ki geçen gün setbaşı köprüsünden geçerken mavi rengi kaldırdıklarını tekrar koyu bir renge boyadıklarını gördüm.

Gelelim Koyu Mavi‘ye

Önemli, güvenilir ve Ciddi görünmek için kullanılan bir renktir. Kozmik renk olarak kabul edilir; sonsuzluğu, otoriteyi, verimliliği simgeler. O yüzden dünyadaki firmaların yarıdan fazlası logolarında koyu mavi (lacivert) kullanır. Lacivert giyen kişiler kendilerini çok daha karizmatik ve inandırıcı hissederler. İnsanların üzerinde başarılı ve güçlü imajı bırakır.

Bu işe en çok önem veren Amerika Birleşik Devletleri’nin başkanları konuşmalarında arka fon olarak hep bu rengi seçerler. 2008 Amerikan seçimleri kampanyası boyunca her iki adayda hep koyu mavi tonları kullandılar. Obama‘nın web sitesine bakın ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Şimdi bir kaç fotoğrafı inceleyelim.

obama-konusuyor

Barack Obama

barack-obama-konusuyor

Bir başka konuşması

Obama Race 2008

Bir başka konuşması, yine aynı fon

Democratic Convention

Bill Clinton

USA BUSH IRAQ

George Bush

john-mccain-speech-berlin

2008 Amerikan seçimleri Cumhuriyetçi parti adayı John McCain

hillary-clinton-konusuyor

Hillary Clinton arkafon yerine elbisesinde koyu maviyi tercih etmiş

hillary-clinton

Fakat burada yine arkafona dönmüş :)